Fizyoterapi Okuyan Arkadaşım Bu Yazı Senin İçin

Fizyoterapi Okuyan Arkadaşım Bu Yazı Senin İçin

29 Eylül 2016 1 Yazar: admin

Bu yıl fiziki tedavi ve rehabilitasyon kazanan veya fizik tedavi okuyan arkadaşım bu yazıyı 3-4 sene sonrasına hazır olman ve meslek hakkında bir fikrin olması için hazırladım.

imagesÖnce fizyoterapistlik nasıl bir meslek sana ondan bahsedeyim. Eğer hayatında hiç fizyoterapist görmeden bu bölümü seçtiysen güzel kardeşim kusura bakma sistemin kurbanı olmuşsun. (Ki bu kadar fizyoterapist varken senin hiç görememen de ayrı bir başarı.) Sistemin kurbanı olmuşsun diyorum sakın kızma bana, bende sistemin kurbanlarından biriyim.

Fizyoterapistlik, özel eğitim merkezinde öğretmen, dal merkezinde elektrik veren elektrikçi, hastanede iğne yapmayı bilmeyen sağlık personeli, şu bizim ipsala sınır kapısından yurt dışına çıkınca doktor olmaktır. (Avrupa’da ki fizyoterapistin doktorluğu Türkiye’de ki diş hekiminin doktorluğu gibi. O alana özgü eğitim alıp, sadece o hastaları tedavi edersin, o hastalara teşhis koyar, o hastalara ilaç yazabilirsin.)

Fizyoterapistliğin ne olduğu hiç unutmam bizim üniversitedeki ilk sorumuzdu. Üniversitede ilk dersimizde biz tanışma faslı beklerken hocamız kağıt çıkartıp yazdırtmıştı fizyoterapistlik hakkında ki düşüncelerimizi. Sınıfın yarıya yakını doktorluk gibi bir şey yazdı, o gün sormadık hocam fizyoterapistlik doktorluk gibi bir şey mi diye ama 3. sınıfta bunun pek doğru olmadığını öğrenip, 4. sınıfta yanlış olduğunu idrak edip, çalışmaya başlayınca gördük ki biz ne büyük hata yapmışız fizyoterapistlik doktorluk gibi bir şey yazarak.

Fizyoterapistlik doktorluk değil önce burada bi anlaşalım. Hatta doktorlukla o kadar alakasız ki üniversiteden büyük ihtimalle tansiyon ölçmeden, bir iki taneden başka ilaç adı öğrenemeden mezun olacaksın. Hayatının en büyük hayal kırıklığını da babannenin yavrum şu tansiyonu mu bir ölçsene yada sana okulda öğretmişler şu ilaca bir baksana ne ilacıymış diye sorunca cevap vermediğin an yaşayacaksın.

“Tansiyon ölçmeyi bile öğretmemişler, hangi ilaç ne ilacı onu bile bilmiyor piiiii böyle toktura, piiii böyle okula”
Tansiyon yok, ilaç yok işe yarar hiç bir şey öğretmemişler sana. Doktor olamayacağım diye de moralin bozulmasın, fizyoterapist olduktan sonra niye doktor olamadım diye üzülen görmedim, mesleğinde böyle bir büyüsü var.

Şimdi gelelim nasıl fizyoterapist olunura. Sana 4 yıl boyunca hocalar ne öğretecekler de doktor değil fizyoterapist olacaksın.

Her üniversite de olduğu gibi bizim bölümümüzün de temel amacı öğretmek. İlk öğrendiğimiz şeyse bildiğin her şeyi unutmak. (Ahahaha ne sayko bir yere düştüm ben, öğrenmeye geldim unutmaya başlıyorum deme. Öyle. Öğrenmek için unutacaksın.)

Bildiğin her şeyi unutacaksın. Unuttun mu ? Güzel. Şimdi de hayatta karşılık beklememeyi öğreneceksin. Sen fizyoterapistsin yaptığın işin karşılığı yok. Az maaş alacağından değil, emin ol dünyanın hepsini sana verseler yaptığın işe karşılık gelmeyeceğinden.

cpli-cocukBen ne iş yapacağım da karşılığı olamayacak diye düşünüyorsan, anlayacaksın güzel kardeşim, anlayacaksın. Bir çocuk belki 6 belki 16 belki 26, belki 36 yaşında ilk adımını attığında annesinin gözünde ki minnet duygusundan anlayacaksın yaptığın işin karşılığının olmadığını.

Ooo adım attırmak benim işim zaten. Üniversite de tansiyon ölçtürtmüyorlar, ilaç öğretmiyorlar yürütmeyi bari öğretsinler demi? Ama öyle değil. Dedim ya önce unutmayı öğretiyorlar. Unutacaksın önce, sonra her hastanla beraber adım atmayı öğreneceksin. 1 kez öğrenmek de yetmez. Her hastanla unutup her hastanla yeniden öğreneceksin. O adım atarsa sende atacaksın, atamazsa sende atamayacaksın. İlk adımını onla atacaksın ki adım atmak ne kadar zormuş bunu anlayacaksın. Adım attın bitti mi hayır. Sen şimdi günde 1000 kez adım atıyorsun ama hiç farkında değilsin bu yürümenin bir mekaniği var, çalışan kasları var, fazları var, eklemlerin aldığı dereceleri var. Var da var senin anlayacağın.

Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşüneceksin. Topuk teması nasıl, orta duruş nasıl, parmak kalkışı doğru mu. Önce hatayı sonra doğru egzersizi bulacaksın. Doğru egzersizi de buldun ama iş bundan sonra başlıyor. Aynı egzersizleri sabırla günlerce, haftalarca, aylarca demiyorum, belki senelerce tekrarlayacaksın.

Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünen, sabırlı bir insan olmak yeter mi diyorsan o da yetmez biraz da papağan olacaksın. Elin ne kadar değerliyse, sesin de o kadar değerli. Her adımda yüzlerce kez hatırlatacaksın hastana ne yapması gerektiğini.

Hasta yürüdü her şey tamam taburcu edelim artık. Hop dur bakalım bitmedi tabi ki, hasta yürüdüyse atlamayı, atladıysa koşmayı, koştuysa uçmayı öğreteceksin daha 🙂 Bu da bir kaç 10 yıl alabiliyor. Dolayısıyla her hastan senin bir akraban oluyor, yeni akrabalar edinmeye de hazır ol 🙂

İşin özü şu güzel kardeşim ne öğretmen gerekiyorsa her şeyi sende unutup tekrar öğreneceksin. Öğretmek senin işin. Bu hasta yürüsün, bu hasta otursun demek istiyorsan doktor olmalıydın. Ha tabi o hasta onları yapınca manevi hazzı kim yaşar orasını sana bırakıyorum. Sen manevi haz yaşamak, insanlara karşılıksız bir şeyler vermek istiyorsan sana iyi bir haberim var seçebileceğin en iyi mesleği seçmişsin. Belki hayat kurtarmayacaksın ama, kurtulup yatağa bağlı kalıp keşke ölseymişim diyen bir insana, iyi ki yaşamışım dedirten kişi olacaksın.

Mesleğini sevdiysen şimdi biraz da gerçeklere gelelim. Öncelikle fizyoterapistliği iyi maaş alıyor, iş garantisi var, devlete de kolay atanıyor diye seçenler varsa başta anlaşalım bunlar koca bir yalan . En azından son iki yıldır durum böyle. Muhtemelen sen mezun olduğunda bu yazıyı okuduğundan daha zor şartlar olacak. Eğer bu mesleği yukarıda söylediğim; iyi maaş, iş garantisi, devlete kolay atanma gibi nedenlerle seçti isen yarın ilk işin kendine yeni bir üniversite hazırlık kitabı alıp ya Tıp ya da hemşirelik okuman. Her ikisinde de iş garantin, fizyoterapistlikten daha yüksek maaşın ve devlete kolay atanma avantajın var.

Tıp hadi neyse de Fizyoterapistlikten hemşireliğe geçilir mi oğlum diyor olabilirsin. Ama sana başımdan geçen kısa bir anektodu anlatıp yazıyı öyle bitireyim.

imgp2146Aynı yıl üniversiten mezun olduğum hemşirelik okuyan arkadaşım hemşire olan sevgilisi ile devlete atandı, aynı yıl evlendi, çocukları bile oldu üstüne arabasını aldı, bir kaç yıla da ev almayı düşünüyorlar. Bu dediklerim çok değil iki sene içinde oldu. Ben hala aynı Özel eğitim merkezinde git gide düşen maaşla çalışıyorum. Benim de bir sevgilim var fizyoterapist, onun durumu benden daha kötü. Onu işten çıkardılar. Yerine de telefonda çalıştığı kurumu arayıp ben yarı ücrete çalışırım diyen fizyoterapisti aldılar. Biz evlenemedik muhtemelen bir kaç sene daha evlenemeyiz. Ben dönünce iş bulamam diye çalıştığım işi bırakıp askere gidemiyorum. O da asgari ücretten hallice olan maaşa çalışmak istemiyor, ikimizde bir kaç yıla tamamen işsiziz gibi. Eee abi KPSS’ye girmediniz mi ? Girdik tabi ki. Hatta KPSS’den 85 almamıza rağmen sıralamamız 1000’lerde. Devlet babanın iki sene içinde 1000 fizyoterapist alması gibi bir şapşiklik yapacağını da düşünmüyoruz. Geçen gün telefonla konuşurken şu ortak noktada birleştik, keşke hemşirelik okusaydık…

Şimdi sen yukarıda anlattığım hazları yaşamak için bu mesleği seçmediysen, fizyoterapistlikle ilgili ideallerin yoksa, kaç puan alırsam alayım fizyoterapist olacağım demediysen, seve seve bu mesleği yapamayacaksan, fizyoterapistlik senin için olmazsa olmaz değilse, tıpı kazanamadığın için eh biraz da maaşı iyi diye seçtiysen bu bölümü bir daha düşün. Yol yakınsa dön… Yol artık dönmek için çok geçse abilerin, ablaların mücadele ediyorlar meslekleri için gel onların arasına katıl.  Sen de gel bize katıl güzel kardeşim. Benim yada sevgilim için değil, kendin için. Mesleğin için.

Aramıza katılmak için:

Facebook’ta Mücadele Eden Fizyoterapistler Grubua Katılabilirsin: https://www.facebook.com/groups/616113785214274/?fref=ts

Fizyocaps sayfamızı takip edebilrsin: https://www.facebook.com/Fizyocaps/